Önce şunu belirteyim. Yunan takımı PAOK, tipik bir deplasman takımı görüntüsünde başladı maça. Oynamaktan çok oynatmamaktı hedefleri. Alan daralttılar. Kalabalık savundular. Disiplini elden bırakmadılar. Kontrataklarla da hücuma çıkmaya çalıştılar.
Sonra da Galatasaray’a geleyim. Doğal olarak daha ilk dakikadan itibaren rakip ceza alanında kalabalık oynadılar. PAOK’a nefes aldırmamaya çalıştılar. Kanatların da desteği ile pozisyon aradılar.
Peki pozisyon buldular mı? Buldular.
Kaan Ayhan’ın kaleci Kotarski’den dönen şutu, Osimhen’in vuruşunda yine Kotarski’nin kurtarışı, Sara’nın nefis şutunu bir kez daha Kotarski’nin çelmesi, Yunus Akgün’ün vuruşna topun yan ağlarda kalması. Bunlar temsilcimizin pozisyonlarıydı.
Ama PAOK’un da 2 pozisyonu vardı bu yarıda. Hele son dakikada Konstantelias’ın karşı karşıya kaldığı pozisyon en net olanıydı, cezalı Muslera’nın yerine oynayan Günay’ın refleksi olmasaydı Yunan takımı önde girecekti soyunma odasına.
İkinci yarıya iki hoca da takımlarından memnun olmalı ki değişiklik yapmadan başladı maça. Ve Galatasaray daha oyun başlar başlamaz golü buldu. Kornerden gelen topa Osimhen yükselerek kafayı vurdu, çizgideki PAOK’lu Baba Rahman’ın bacaklarının arasından geçen top tabelayı 1-0 olarak değiştirdi. O dakikaya kadar Osimhen karşısında başarılı olan eski Beşiktaşlı Colley bu kez engel olamadı kafa vuruşuna.
Bu gol moral verdi Galatasaray’a ve daha baskılı oynamasına neden oldu sanki maç 0-0’mışcasına. PAOK bu baskıyı atlattı kısa sürede ve karşı ataklara çıkmaya başladı. Golü yemek onları cesaretlendirdi sanırım! Ama bu onlara pahalıya mal olacaktı az daha. 62’de Osimhen’in karşı karşıya kaldığı pozisyonda kaleci Kotarski müthiş bir kurtarışa imza attı.
Ve ani gelişen bir PAOK atağı. Dakika 67. Yerden ceza alanına çevrilen topu Günay karşıladı. O sırada defans adeta dondu kaldı. İlk yarının son dakikasında golü kaçıran Konstantelias bu kez attı: 1-1.
70. dakikada PAOK ilk oyuncu değişikliğini yaptı. Chalov’un yerine Faslı Tarık Tissoudali girdi.
Okan Buruk da bunun üzerine Icardi kartını oynamaya karar verdi. “O zamana kadar neden yedekti, Okan Buruk daha önce çift santrfora dönemez miydi?” soruları arasında. Enteresandır oyun hiç durmadı, Icardi girmeden 76’da da Yunus Akgün topu ağlara yolladı: 2-1. Topu kafayla indiren yani asisti yapan Osimhen’di; bunu da belirteyim.
Sonrasında Mertens’in yerine Kerem Demirbay, Osimhen’in yerine de Icardi girdi. Yunus golü atmasaydı o çıkacaktı. Atınca Okan Buruk vazgeçti, Osimhen’i aldı dışarıya. Enteresan bir düşünce bana göre. Osimhen oyunda etkiliydi oysa, bir atmış bir de attırmıştı.
Sonra Batshuayi’yi de aldı oyuna Okan Buruk. Böylece çift santrfora dönmüş oldu galip götürdüğü maçın son dakikalarında.
Son anlarda terleyen Galatasaray’ı rahatlatan isim ise Icardi oldu ve maçın skorunu ilan etti: 3-1.
Galatasaray kazandı. Kazandı ama gerçekleri de görmek gerek.
Sonuçta şunu söyliyeyim. Galatasaray Süper Lig’de fırtına gibi esse de Avrupa’da o ritmi tutturamıyor.
Bu takımın değeri 300 milyon euro. Ama Şampiyonlar Ligi play off’unda 65 milyon euroluk Young Boys’a 2 maçta da yenilip elendi. 90 milyon euroluk PAOK karşısında farka gitmesi beklenirken galibiyeti zar zor kazandı.
Belki hayal ama şöyle bir önerim var benim Galatasaray’a.
Okan Buruk domestic kalıyor. Bırakın Süper Lig maçlarında takımın başında o olsun. Avrupa maçlarını da Fatih Terim’e bırakın bari.
Bu kadronun yeri zaten Şampiyonlar Ligi olmalıydı; burası değil.
Ama böyle giderse Avrupa Ligi’nde de istediğini elde edemeyecek gibi. Çünkü PAOK nedir, daha güçlüleri var sırada. Tottenham gibi, AZ Alkmaar gibi.
Okan Buruk domestic kaldı. Avrupa maçlarına Fatih Terim gelsin. Derbiyi yatarak izleyen Dursun Özbek’e önerim
Posted by